Yalnız Gezegen

welcome

Siz Buraya Daha Önce De Gelmiştiniz. Tabii Gelmiştiniz Ya... Tabii. Ben Gördüğüm Yüzü Asla Unutmam. Buraya Gelin De Elinizi Sıkayım! Bir Şey Söyleyeyim Mi? Sizin Yüzünüzü Bile Görmeden, Yürüyüşünüzden Tanıdım. Castle Rock'a Dönmek Için Bundan Daha Iyi Bir Gün Seçemezdiniz.

Kim bozuyor lan benim büyüleri?


Yine yazmaya niyetlenip üşenip yazamadım affet gezegen. Galiba yalnızca işim düşünce yazıyorum sana. Ama sen blogsun neticede en fazla ne işim olabilir ki seninle, yazmam bile lütuf, hıh:)

Bu ara bir sürü şey oldu gezegen. Mesela hayatımda nasıl olduğunu anlamadan bir şey başladı, nasıl olduğunu anlamadan bitti. Eğer çevremdekiler şahit olmasa kendim uydurdum falan diyeceğim, o kadar hızla olup bitti ki. Hayal falan görüyor bile olabilirim. Zihnim bana oyun falan oynuyor olabilir. Ama Harry Potter'da buharlaşmak var ya, birden kayboluyorlar. Öyle yani. Her şey aynı böyle olup bitti. Bir an belirip kaybolan bir şeydi işte. Aniden yükselmenin en kötü tarafı aniden düşmek galiba.

Saru ile artık konuşmuyorum. Nankör biri değilimdir ben, aslında iyi bile sayılabilirim. İnsanların yaptıkları iyi şeyleri, güzel şeyleri unutmam kolay kolay. Ama lanet sınavlarda bile 4 yanlış bir doğruyu götürüyor. Basit bir mantık bu. Yanlışlar doğruları götürür. Hafızam lanetim. Bazen olaylara anında tepki vermiyorum. O an umursamıyorum, öteliyorum. Bu olaylar uygun zaman bulduklarında yeniden aklıma geliyorlar. Birikmiş tepkilerimi aynı anda veriyorum. Saçma olaylara saçma çıkışlar yapıyor gibi görünmem bu yüzden. Ki olay saçma değildi, gerçekten.

Bazı sabahlar o kadar mutlu uyanıyorum ki, güneş benim için doğmuş sanki. Kuşlar ötüyor, güzel bir rüzgar. Ve bazı sabahlar o kadar mutsuz uyanıyorum ki gün baştan bitmiş, o günü yaşamaya bile gerek yok sanki. Yazılar yazıyorum ben, hiç birini beğenmiyorum. Hepsini siliyorum. Bunu da silecektim hatta. Silmememin tek nedeni kendimi son anda tutmam. Nedenini bilmiyorum.

Kendimi anlamıyorum. O kadar salak ve dengesiz bir ruh hali içerisindeyim ki. Günüm günümü tutmuyor resmen. Bugün o kadar güzel uyandım ki.. O değil de annemi çok seviyorum ya. Dünyada en çok onu seviyorum. Alakası da yok ama karın ağrısı, aşk acısına perfect çeker.

Teoman'ın Mavi Kuş ile Küçük Kız diye bir şarkısı var mesela. Çok güzel o. Dokunaklı böyle. Annemle dinlemiştim ilk, o da sevmişti. O yüzden ekstra seviyorum. Hatta galiba o gün Çağlar'la buluşmuştuk. Lola'yı gezdirmiştik karda falan. Ankara beyaza boyanıyordu, karlar saçlarımda eriyordu. Soğuk şehrin soğuk günlerinden biriydi işte.

Soğuk şehir hâlâ pek sıcak sayılmaz. Soğuk şehrin garip insanı da pek değişmedi zaten. Dünya değişirken, benim yalnız gezegenim aynı kalıyor belki de. Keşke yalnız bunun için sevseydim seni. :)