Yalnız Gezegen

welcome

Siz Buraya Daha Önce De Gelmiştiniz. Tabii Gelmiştiniz Ya... Tabii. Ben Gördüğüm Yüzü Asla Unutmam. Buraya Gelin De Elinizi Sıkayım! Bir Şey Söyleyeyim Mi? Sizin Yüzünüzü Bile Görmeden, Yürüyüşünüzden Tanıdım. Castle Rock'a Dönmek Için Bundan Daha Iyi Bir Gün Seçemezdiniz.

Ego'da Hayat


Bence en iyi sosyologlar ve psikologlar arabası olanlar içinden çıkmıyor olmalı. Otobüsle gidip gelirken yapabileceğin insani gözlemleri hiç bir anketle yapma şansın yok çünkü. İnsanlar çeşit çeşit, insanların hepsi bir acayip. Bugün Yalnız Gezegen'de bazı gözlemlerimi yazmaya karar verdim. Bu yazım daha fazla yazmamı isteyen annem, Buket ve bütün otobüs emekçileri içindir:) (Otobüs emekçileri daha fazla yazmamı talep etmediler, hayır.)
Bence Allah herkese "otobüste daha iyi yer kapmak için atak hareketler yapan amca" azmi verse, dünyada ne açlık ne sefalet kalır. O, otobüse yavaş yavaş ayaklarını sürüyerek binen, yüzünde "Bu otobüs yolculuğundan sonra öleceğim az sonra" ifadesiyle koltukları süzen adamların bir yer bulup da oturunca rahatlayamayıp hep daha "iyi yerler" kesiyor olması gerçeğini kimse göz ardı edemez. Otobüste daha iyi yer de ne demekse, onu ben bilmiyorum. oturduğun yerin iki sıra ilerisinin çaprazındaki yerden daha güzel bir yer düşünülemez bu amcalar için. Herkes bilmelidir ki oturulan koltuğun iki sıra ileri çaprazı otobüsün en konforlu yeridir. Söz konusu amcalar bu konforlu yerleri gözlerine kestirip buralarda oturan insanlar kalkar kalmaz Usain Bolt çevikliği ile buralara koşarlar. Az önce ince hastalıkla baş ediyor gibi bir yüz ifadesi takınıp ayaklarını isteksizce ileri süren adamın koltuklar konusundaki bu çevikliğine hayran olmamak elde değildir. Bu adamları yeterince iyi otobüs koltukları göstermek suretiyle 100 metrede en iyi dereceyi almak ve Manş'ı koşarak geçmesini sağlamak işten değildir. Hepimize bu amcaların azminden diliyorum.

Dünyada hiç bir fikir yoktur ki bütün insanlar hemfikir olsun. Tek bir fikir dışında. "Otobüsler az geliyor, dolu geliyor" Akşam saatlerinde zaten güç bela otobüse binmiş insanları "Biraz daha ilerleyelim, arkalar boş" söz öbeklerinden daha çok sinirlendiren tek cümle anneleriyle ilgili ve benim yazmak istemediğim tarzda cümlelerdir:D İnsanların bazıları milim milim ilerlemeye çalışırken içlerinden genellikle orta yaşlı bir kadın çıkıp bağırır: "Daha nereye ilerleyelim? İnsanlar üst üste burada?!" Bu sözler otobüste parça tesirli bomba etkisi yaratır. Otobüsün çeşitli yerlerinden de sesler yükselir: "Yeter artık kaptan, dolu otobüs" "Nereye gelsinler, üstümüze mi çıksınlar?"Sonra bu insanlar biri bilmem kaç saattir otobüsü beklediğini söyler. "Valla ben beşten beri buradayım, 4 tane paralı otobüs geçti" Onay dolu sesler yükselir. Sonra başka biri geçmiş deneyimlerinden söz eder. "Ben geçen tam 75 dakika bekledim" Sonra başka bir insan toplumsal tespitlerde bulunur: "Ama bizim insanımız hak ediyor. kalkıp da bir şey söyleyen yok. Bizim insanımız böyle." Kalanlar onaylar. Az önce otobüse binmek için birbirlerinin üstüne çıkan bu insanlar artık aynı grubun parçasıdır ve inecekleri yer geldiğinde gülümseyerek dava arkadaşlarına hoşçakal demeyi ve iyi bir akşam dilemeyi ihmal etmezler.

Otobüs insanlarının en rahatsız edici olanı günden dönen, pür makyaj teyzelerdir. Bunlar oturduğunuzu görür görmez yanınızda biter, gözlerinizin içine bakar, kollarıyla sizi kafese alır ve çantalarıyla sizi dürtmek suretiyle sizi taciz ederler. Belki arada kendi kendilerine şimdiki gençler konusunda tespitlerde bulunabilirler. Sizin 454 kiloluk bir okul çantanızın olması az önce her biri 68 yaşında olan "kızlarla" dedikodu yapmış bu kadını hiç bağlamaz ve ondan 25 yaş küçük olduğunuz için oturma hakkı onun olmalıdır. Akşam saatlerinde rahatsız edici olan "İlerleyelim" sözleri bu kadını sizin koltuğunuzdan uzaklaştırma işlevi taşıdığında kulağa çok hoş gelebilir.Ama bu kokoş teyze giderken bile size bir miktar küskün, büyük bir miktar da kızgın bakışını atmayı ihmal etmez.

Her yerde olduğu gibi gereksiz sosyalleşme çabası içinde olan insanlar otobüste de kendini göstermektedir. Yanınıza oturan bu insanlar önce alakasız konulardan muhabbete girmeye çalışırlar. Söz gelimi otobüsün önünden geçtiği bir marketi göstererek "Burası çok ucuz!" gibi şeyler söyleyip daha sonra "Okuyor musun?", "Nerede" ,"Eski Mısır'da güneş tanrısı", "iri taneli bezelye", "boru sesi", "eski dilde ayak", "sarhoş nidası" ya da "resimdeki sanatçı" gibi bütün klasik soruları ardı ardına sıralarlar. sizin kısa yanıtlar veriyor olmanız, ilgisiz görünmeye çalışmanız bu insanları yıldıramaz. Bu insanlar gönüllü anketörler gibidir. Sorularına tam yanıtlar almak isterler ve her yanıt başka soruları doğurur. Bunları yıldıran tek şey yolda müzik dinlemektir ama bazıları kolunuzu dürtmek suretiyle size kulaklıklarınızı çıkarttırıp sorular sorabilirler. Bu durumda bir kaç durak önce inmek ya da yol sosyalinin önce inmesini ummaktan başka hiç bir çözüm yolu yoktur.

3 kutsal kitapta da kesin çizgilerle belirtilmiş bir emir olarak: Orta yaşlı, sıradan görünümlü, baş örtülü teyzelerin telefon melodileri seksi pop şarkıları olmaz zorundadır. "Oh yeah, so hot" şeklinde çalan bir zil sesinden sonra bir İç Anadolu şivesiyle "Oğlum ben sağa demedim mi ekmek al diye? Ha? Eyi tamam" konuşmalarını duymak hiç bir otobüs yolcusunu şaşırtmamalıdır. Bu zilleri teyzeler kendileri mi seçmektedir, çocukları mı yapmaktadır bilinmez ama bu zilleri duyunca heyecanlanmayın diye söylüyorum. Ben bu zilleri daha hiç genç ve güzel bir kızda görmedim, duyunca boşuna sahibini aramayın.

Tavsiye ya da tespitlerimin her otobüste geçerli olmaması durumunda: Bu tespitler 317 ve 318 sefer numaralı otobüsler için yapılmıştır. Yazımın telif hakkı Ares Engin'e aittir ve bir kısmının ya da tamamının kopyalanması durumunda hırsızın kafasında bütün gün bir Yıldız Tilbe şarkısı çalması suretiyle lanetlenmesini diliyorum.

Şarkı Bilginleri ya da Kaldıraçlar


İnsanlığın en büyük sorunlarından biri hayatta işlerine yarayacak bilgileri şarkı sözleriyle değiştirememek. Yani eğer kafamdaki şarkı sözü yoğunluğunu matematik bilgime verebilseydim şu an dünya çok daha farklı bir hal alabilirdi. Ezbere bildiğim bütün şarkılar birer fizik teorisi olsaydı uygun bir kaldıraçım olmadan bile dünyayı yerinden oynatabilirdim. Eğer hangi şarkı kimin eşleştirmesini bildiğim kadar eser yazar eşleştirmesi yapabilseydim bibliyografik eserlerim olurdu. Grup üyeleri yerine siyasetçi isimlerini bilseydim daha kültürlü olurdum mesela. Bir de şunu düşünün; Benim gibi milyonlarca insan var.

Aslında bu insanlarla aynı müziği paylaşabilmek güzel tabi. Aynı bilgiyi paylaşamama durumu bazen hoş ve bazen sinir bozucu oluyor bunu bilemiyorum. Dün Kim 500 Milyar İster'de (Yeni ismi umrumda değil, benim için yarışma hâlâ bu) bir adam "Micheal Jackson'ın geri geri kayarak yaptığı dans hareketi" için 2 joker kullanıp sonra da break dance yanıtını verdi ve kaybetti. Bazen saçımı başımı yolmak istiyorum. Gerçi bilse ne olurdu ki? ( Yani biraz daha para dışında:) )Ama müzik ve işe yarar bilgiler olayını düşündüğümde daha değişik şeyler de gelmiyor değil aklıma. Yani üstte siyasetçi isimlerinden, kitap - yazar eşleştirmesinden falan bahsetmişim ama bunların işe yarar bilgiler olmadığı da aşikar. Olay müzikse tıpkı o şarkı sözü gibi "Hangi deniz nereye dökülüyor bana ne, ben içinde boğulurken?" Bu konunun daha da ilginç yanı ise çok sarhoş olduğunda bile bütün şarkı sözlerini bildiğini fark etmek. Hayatın sahiden değişik bir espri anlayışı var.

İktisat derslerinin hoşlandığım bir tarafı varsa o da bir şeyden alınan zevki/faydayı util diye bir birimle ifade etmemizi sağlamaktı. O zaman şu konuya dönelim. Müzik dinlerken 10 utillik bir zevk alıyorsam ve "işe yarar bilgiler" (ki bu konuyu az önce sorgulamıştım) bana 5 utillik bir zevk veriyorsa müzik dinlemek daha yararlı bir şeydir. Tabi bunu şu açıdan düşünmek mümkün: Belki adam moonwalk'ı biliyor olsaydı X kadar para kazanacaktı ve bu ona daha bir sürü util verecekti. Bunu bilemeyiz. "Geçmişi düşünme onu değiştiremezsin, geleceği düşünme onu tahmin edemezsin" diyen Konfüçyus'u saygıyla alıntılarken kafamın sadece müzikle dolu olmadığını göstermekten gurur duyarım:)

Aslında bilgi de çok garip bir şey. İnsanları ukala olmakla suçlamam, çünkü ben sahiden ukalayımdır ve insanların ukalalığa hakları olduğunu düşünüyorum. Herkesin iyi bildiği konular vardır, ve bu onlara ukalalık yapma hakkı verir. Bilgi güçtür ve güçlü olan gücünü gösterme hakkını saklı tutar:) (Bak sen?) Benim bilmediğim bir konuda bana ukalalık yapılmasını rahatsız edici değil aydınlatıcı bulabilirim. Neticede bir gün benim de sıram gelir, değil mi?:) Ama "Elektriği Edison buldu, faturaları da o ödesin ehehehe" diyen gence girişme isteğimi bastırma nedenim medeni bir insan olmamdan kaynaklanmıyor. Bunun tek nedeni onu dövemeyecek olmam. Yani bu gerçekten kabul edilmez bir şey. Hem iğrenç espriler yap, hem yalan yanlış şeyler söyle. Edison ampulü buldu bebeğim, elektriği değil deyip geçebiliyorsam günüm fena geçmez. Ama bunu diyemiyorsam bu günümün güzelliğini biraz zorlayabilir. Bir iş yarım bırakılmış, kafama vurulmuş gibi hissedebilirim. Bu hislerimi bir besteyle anlatamadığım sürece önemleri yok:)
Yani dünyayı yerinden oynatabilir miyim emin değilim ama bana bir kaldıraç verin. Ya da bir şarkı çalın ne bileyim ben. Bir şarkı çalın. 20 utillik olsun.