Yalnız Gezegen

welcome

Siz Buraya Daha Önce De Gelmiştiniz. Tabii Gelmiştiniz Ya... Tabii. Ben Gördüğüm Yüzü Asla Unutmam. Buraya Gelin De Elinizi Sıkayım! Bir Şey Söyleyeyim Mi? Sizin Yüzünüzü Bile Görmeden, Yürüyüşünüzden Tanıdım. Castle Rock'a Dönmek Için Bundan Daha Iyi Bir Gün Seçemezdiniz.

Benimle aynı giyinme ustura


Tanımadığın bir insana yakınlık beslemek garip birşey. Yolda dövmeli birini görüyorum. Yakınlık besliyorum örneğin. Dövmesi olmak gizli bir tarikattan olmak gibi birşey. Dövmeli birini görüyorsun, sanki o da senden gibi. Önceleri deli olduğumu düşündüm. Anneme söyledim. O da öyle hissediyormuş. Yalnız olmadığımı bilmek güzel birşey. Ama bu söz konusu yakınlığın benimle aynı ayakkabıyı giyen kızı gördüğümde sürmemesi çelişki midir? Ya da dershanede durup dururken gelip giydiğim bluz için "Bende bunun beyazı var" denmesi sonucunda benim bununla zerre kadar ilgilenmiyor olmam ve kızın bana bunu niye belirttiğini asla anlamamam? Gerçekten bu aptal kızların default gelen bir özelliği midir acaba? Hayır sende var, iyi çok sevindim, çok güzel de ne yapayım ben?
a) Sende var diye sevineyim.
b) Sende var, pişti olduk diye üzüleyim.
c) Benim bluzümü de çamaşır suyu maharetiyle beyaz yapayım, takım olalım.
d) Hepsi.
e) Hepsi diye bir şık olamaz, a ve b şıkları çelişir. 
Ben mi garibim bilmiyorum ama bünyem benimle aynı sweati giyen kız ve benimle aynı ayakkabıyı giyen kız karşısında aynı tepkiyi vermez. Aslında bu biraz da kızın fiziksel özelliğiyle ilgili olabilir. Ayaklarım küçük olduğundan ayakkabı konusunda hep daha rahat olmuşumdur. "Aynısını almış ama o ayak da olmuş mu şimdi benim ayakkabım" diye rahatlıkla içimden geçirebilirim. Ama benim sweatimin beyazını giyen kız konusundaki görüşlerim değişkendir. "O kadar renk içinden bunu mu almış?" ya da "Ben bunu bir daha giymeyeyim" şeklinde kendimce fikir ayrılıklarına düşebilirim ve daha güzeli bu sweatlerin asla umrunda olmaz. Bazen sweat olası gelir insanın hatta bu nedenle. Sweatler dertsiz ve cansızlardır. İnsansa dertli ve canlıdır. Dertli diyince aklıma Dertli mahlaslı halk ozanı geldi. Bilgi yarışmasında çıkmıştı bu bir soru olarak. Aslında Dertli bir soru değildir. Bir cevaptır ama bilgi yarışmasında bir cevap çıktı gibi bir cümle kurmak bana yakışmazdı. Bilgi yarışmasında çıkan bir sorunun cevabıydı diyebilirdim en fazla ki bu çok uzun olurdu, üşenirdim. Ama dedim bile, artık çok geç. Neyse işte biz Dertli'yi bilememiştik. Söylentiye göre kendisini ustırayla kesmeye çalışmış bu yüzden Dertli'ymiş adı. Ustura çok fena birşey ya. Onda bıçakta olmayan ayrı bir ürkütücülük var. Oysa ustura bıçaktan çok daha masum birşeydir. Gazeteyi açarsanız bıçakla öldürülmüş bir sürü insan bulabilirsiniz ama ustura öyle değildir. Sonra herkes elini en az bir kez bıçakla keser ama usturayla böyle de bir anımız yoktur. Buna rağmen daha korkutucu birşey yani. Sweeney Todd'u izledim mesela geçen. Kan görmekten hiç rahatsız olmadığımı farkettim. Filmlerdeki oluk oluk akan kan beni rahatsız etmezken, sevdiğim birinin parmağı kesilse ona bakamamam normal bir durum mudur? Normalse şu sweat olayıyla bu olayı karşılaştırırsak hangisi daha normal bir durumdur?
a) Sweat olayı
b) Kan olayı
c) Menemen olayı
d) Olay Tv vardı eskiden
e) Ortada normal hiçbir durum yoktur.
Bana "Senin Face'in var mı?" diyen soran kişiye "Benim yüzüm var" deme isteğimi bastırmam kibarlığımdan değil, garip karşılanma korkumdandır. "Yok" demem ise tamamen Facebook hesabımın olmadığını bildirmek içindir. "Açsana ya.." diyen kişiye "Yok böyle iyi, sevmiyorum ben" demem kendimi ifade etme isteğimden değil, konuyu kapatma isteğimden kaynaklanmaktadır. Karşımdaki kişinin konuyu anlamadığımı, eğer olayı anlarsam hemen koşarak bir hesap alacağımı ve ömrüm boyunca onunla ilgileneceğimi düşünmesi nedendir hiç bilemiyorum. "Harika birşey ya, fotoğraflar, videolar falan.." "Biliyorum da yani ne bileyim sevmiyorum işte." "Geçen şeyin fotoğrafına bir comment yazdım mesela ben." az önce kibarlıktan bahsetmiştim ya. Şimdi devreye giriyor işte. O comment değil, yorumdur dememem tamamen kibarlığımdandır. "Hmm öyle mi? Ne yazdın peki?" diye sormam merakımdan değil, ilgili görünme çabamdandır. "Çok tatlı çıkmışın yazdım, böylece Ahmet'e laf sokmuş oldum" Bundan sonra susmuş olmamın nedeni nedir?
a) Ahmet'i tanımamam.
b) Ahmet'e "Çok tatlı çıkmışın" cümlesiyle nasıl laf sokulduğunu anlamamam
c) O cümlenin doğrusunun "Çok tatlı çıkmışsın" olması
d) Benim yazacağım "comment"in çalınmış olması
e) Hepsinden biraz
Uzun zaman sonra A Question of Heaven'ı dinleyince içimin bir garip olması şarkının hâlâ eskisi kadar güzel olmasından kaynaklanıyor. Şarkıyı uzun zamandır dinlemeyince ve de birden bunu dinleyince onu aldatmışım gibi hissettim. Şarkının hâlâ eski güzelliğinde olması ise uzun zamandır asla aramadığın eski dostunun görüşünce sanki aradan hiç zaman geçmemiş gibi yakın davranması gibi birşey. Biraz içimi acıttı açıkcası. Ben bu güzelliği haketmiyorum Iced Earth, sizi aldattım. Pişmanım. Ama A Question of Heaven'ı seviyorum. Gerçekten. Schaffer'a yakınlık beslememin nedeni bu şarkı olabilir. Al bak geldim mi sana ilk konuya. Blogumla çağrışım oyunu oynasam ancak bu kadar başarılı olabilirdim. Tanımadığım bir insana bir şarkı yüzünden yakınlık besliyorum evet. Schaffer benim sweatimi giyse hiç üzülmem. Aslında biraz gözümden düşer. 38 beden sweatle ne yapıyor derim. Erkekler dar kıyafetler giymemeliler. Dar kıyafetler de erkekler tarafından giyilmemeli. İstanbul'da Hadımköy otobüsünde bir adam gördüm mesela. Çok ilginç bir kot giyiyordu. Ayrıca adam eşcinsel falan da değildi, ya da öyleydi bilemiyorum ama öyle görünmüyordu. Eğer öyle değilse muhtemelen kızının kot pantolonunu giymişti. Kızlarının kot pantolonlarını giyen babalara yakınlık duymam. Tanımadığım bir insana anti yakınlık duyma konusu bu da mesela. Yakının tersi uzak olduğu halde yakınlığın tersinin uzaklık olmaması ne garip bir durum. "Sana yakınlık duyuyorum" diyebilirsin ama "Sana uzaklık duyuyorum" olmaz bence. Olsa bile birine böyle dememelisin. Ketum kesilmelisin. Uzak kelimesinin de kendi enerjisi var mesela. Ustura gibi birşey. Hatta uzak ve ustura kelimeleri bazen bünyede aynı etkiyi yapabilir. Belki bu ikisinin de U harfi ile başlamasındandır. Ama urgan, ulak, umut, uf olmak gibi kelimeler bünyemizde aynı etkisi yapmadığına göre bu teori çürümüş olur. Bu sırada hayal gücümüz devreye girer ve küflenmiş, çürümüş ve kötü kokan bir teori canlanır kafamızda. Bu hayalgücü öyle canlı birşeydir ki bunu düşünürken iğreniriz kendi kendimize. demek ki ne anlıyoruz buradan? Hayalgücü tehlikeli birşeydir. Usturalar da öyle. Peki bu yazı nasıl devam etmelidir?
a) Bitmelidir.
b) Bitmemeli, sonsuza dek devam etmelidir.
c) Yazıda sözü geçen Sweeney Todd ve Facebook kızı evlenmelidir.
d) Sweeney Todd, Dina'yla aynı sweati giyen kızı öldürmelidir.
e) Dina diye birşey yoktur, "yorum"dur o. Ya da comment. Bilemeyiz.

Doğru şıkkı yazıp komşumuz Adnan beyin cep telefonuna gönderen ilk 50 kişi benden bir ustura, doğru yanıtı gönderen her kişi ise bir beyaz sweat kazanacak. 

1 yorum:

Adsız dedi ki...

todd ahmet'i öldürmelidir bence. of, anonim olmak çok iyi. kim olduğumu bilmiyorsun ya, çok hoş böyle gizli gizli dolaşıyorum derinlerde. nıhah