Yalnız Gezegen

welcome

Siz Buraya Daha Önce De Gelmiştiniz. Tabii Gelmiştiniz Ya... Tabii. Ben Gördüğüm Yüzü Asla Unutmam. Buraya Gelin De Elinizi Sıkayım! Bir Şey Söyleyeyim Mi? Sizin Yüzünüzü Bile Görmeden, Yürüyüşünüzden Tanıdım. Castle Rock'a Dönmek Için Bundan Daha Iyi Bir Gün Seçemezdiniz.

Rüya


Utangaç Balıklar İçin Buzlu Camdan Akvaryum'a teşekkürler.. :)

Rüyamda seni gördüm. Sen senmişsin ama sen değilmişsin. Anlıyorsun değil mi?

Dünya garip birşeymiş meğer. Ama dünya da dünya değilmiş. Sürekli değişen garip bir oluşummuş böyle. Birşeyler oluyormuş sürekli, yerinde kalmıyormuş hiçbirşey. Her şey yıkılırken, yeni birşeyler kuruluyormuş. Sonra o kurulanlar da yıkılıyormuş. Yerlerine yeni birşeyler yapılıyormuş. Bazen mutlu oluyormuş insanlar. Bazen üzülüyormuş. Ama üzülmek de bu üzülmek değilmiş. Anlatabiliyor muyum? Geçip gidiyormuş. Rüzgarlar esiyormuş, dünyayı süpüren. Sonra zaman diye birşey varmış. Ama bu bildiğimiz zaman değil. Daha farklı ilerleyen birşey. Yıllar saniye oluyormuş mesela, günler yıl. Herşey başka birşey oluyormuş. Çünkü aslında hiçbirşey göründüğü gibi değilmiş. Hatta bazı şeyler o zamanlar görünmüyormuş bile, yalnızca rüyalarda görünüyormuş. Ölüm gibi birşey varmış, ama kimse ölmezmiş. Bir kırmızı kapı varmış aslında ama kapı siyaha boyanmış. Siyah kapının ardı ise ışık doluymuş, beyazlık doluymuş. Herşey ya siyahmış zaten, ya da beyaz. Arada hiçbir renk yokmuş. Ama dedim ya herşey değişip duruyormuş dünyada. Siyahlar beyaz, beyazlar siyah oluyormuş. Ama siyah kapının ardı hep aydınlıkmış. Siyahlar oluşuyormuş ara sıra kapının ardında. Ama o beyaz öyle bir beyazmış ki yutuyormuş siyahları. Siyah kapı demirden de değilmiş, çelikten de. Ama güçlüymüş işte. Herşey siyaha, beyaza dönerken kapı hep siyah kalıyormuş. Ama o siyah, bildiğimiz siyah değilmiş. Günler birbirini kovalıyormuş. Zaman hızlıymış demiştim ya, bir garip ilerliyormuş. Sanki yıl gibi. Yıllar da saniyelere dönüşüyormuş, bunu da söylemiştim. İşte tüm bu hengamenin içinde rüyalarını yönetebilen bir kız varmış. Ama o ben değilmişim. İstediğini görüyormuş kız rüyalarında, istemediğini görmüyormuş. Kafasından silebiliyormuş istediğini. Keçi gibi de inatçıymış bu kız. İstediğini silermiş kafasından. Sıraya bir ad kazımak gibi birşeymiş bu, isim kazınan sıra, ismin üstünü kazımak gerektiğinde taş kesilmez ya.. Hem zor değilmiş böyle şeyler. Bir nehir geçiyormuş kapıdan. Rüya bu ya, nehirler de kapılardan geçiyorlarmış işte. Ama nehir bildiğimiz nehir değilmiş, Lethe'ymiş. Lethe'nin suyuyla ıslanan kapı siyah kalıyormuş hala ama ardındaki bütün siyahlar siliniyormuş. Kapıların hafızaları var mıdır? Bir müzik varmış fonda. Önceden hiçbirşey sorun değilken, şimdi herşey sorunmuş. Önemi yok dedim ya kapı siyahmış. Zifiri karanlık hem de. Bir telefon çalıyormuş sonra. Biri bakmış telefona. To Bid You Farewell çalıyormuş telefonda, ama bizim bildiğimiz değil. Sonra kapanıyormuş telefon. Her yer karanlık oluyormuş birden, öyle ki kapı da görünmüyormuş bu karanlıkta. Sonra her yer aydınlanıyormuş yeniden. Bir kapı siyah kalıyormuş. Bu aydınlığın içinde duruyormuş tüm cüssesiyle. Dev bir aydınlıkta, siyah bir kapı, ardında aydınlıklarla..

Sonra bir de ben varmışım rüyada. Ben benmişim ama ben değilmişim. Anlıyor musun?
Ben anlamadım işte tam burayı.

0 yorum: