Yalnız Gezegen

welcome

Siz Buraya Daha Önce De Gelmiştiniz. Tabii Gelmiştiniz Ya... Tabii. Ben Gördüğüm Yüzü Asla Unutmam. Buraya Gelin De Elinizi Sıkayım! Bir Şey Söyleyeyim Mi? Sizin Yüzünüzü Bile Görmeden, Yürüyüşünüzden Tanıdım. Castle Rock'a Dönmek Için Bundan Daha Iyi Bir Gün Seçemezdiniz.

Hacı Hijyen ve Yuva Arayan Ördekler


Annemle bilgisayar başındaydık ki ev telefonunun sesini duydum. Salonda anneannem olduğundan telefonu o açmıştı. "A tamam canım, Dina'ya veriyorum bir saniye." Telefonu alınca hayatımda yaptığım en abuk konuşmalardan birini yaptım. "A merhaba. Nasılsın? Teşekkürler ben de iyiyim. Şimdi çok uygun değilim ya. Ben seni sonra arayayım mı? Tamam ararım ben seni. Evdesin değil mi? Tamam evdesin. Ama ben seni cep telefonundan arayacağım!" Bu abuk telefon konuşmasından sonra annemle bloguma yeni tema aramaya devam ettim. Temamı tekrar değiştirmemin bir kaç nedeni vardı. Bunlardan ilki taa Mahmut söylediğinden beri blogumun karamsar göründüğüne inanmamdı. Bir diğeri Gülfer'in bana yorum yapamadığını söylemesiydi. Başka biri de eski yazılarımı okuyup onları sevmem buna karşılık yeni yazılarımdan gerçekten hiç hoşlanmamamdı. Annem bendeki bu tutumu blogumun temasına bağlamıştı ve haklı olabileceğini düşünüyordum. Yaklaşık bin tane -bu bir abartı değil- temadan sonra bunda karar kıldım ki görüldüğü üzere çok da orjinal birşey değil kendisi:D

Bugün annemle yemeğe gittik. Her zaman gittiğimiz bir yer ama hiç bu kadar tezahüratla karşılanmamıştık. İçeri girerken her garson ve komi hoşgeldiniz dedi. Oturduktan sonra tek tek gelip hoşgeldin demeye devam ettiler ve yemeklerimizi söyledikten sonra çılgın jestlerde dev pideler falan gönderdiler:D Sonra yemek yerken bütün garsonlar teker teker gelip afiyet olsun dedi. O an annem son yemeğimiz falan olduğundan şüphelenmeye başlamıştı. Niye herkes bize böyle iyi davranıyordu? Bense "Acaba girişe resmimizi falan astılar biz görmedik mi?" diye düşünmeye başlamıştım. Hesap isterken adam resmen hayal kırıklığına uğradı. Sonsuza dek kebap yememizi ister gibi bir hali vardı. Bunu yapamayacağımız için masadan kalktık. Giderken bütün garson ve komiler ayrı ayrı bize "Hoşçakal" dediler. Herkese bir haller oluyor yahu!

Bahsettiğim kebapçıda akvaryumda challengerlar var efendim. Bilmeyenler için minik bir challenger nedir açıklaması yapayım. Bunlar aynı köpekbalığı gibi görünüyorlar ama küçükler ve bir akrabalıkları yok köpekbalığıyla. Fakat bu hayvanlar çok ama çok korkak oluyor. Suyu değiştirilirken bayılmak, ölü taklidi yapmak gibi hareketleri var:) Annem "Bir kebapçı için ne kadar korkunç bir şey köpekbalıkları" dedi. Yanıtladım: "Onlar challenger, şirin hayvanlar aslında. AOÇ'de akvaryum kısmına gitmiş miydin sen? Orada akvaryumda yüzen minik bir köpekbalığı vardı bir zamanlar." "Biz Hakan'la gittiğimizde orası yapım aşamasındaydı." Hakan annemin bir arkadaşıdır, kendisinin şizofren olduğuna dair elinde raporları falan var iyi biridir ve biraz da komiktir. "Niye gitmiştiniz ki?" "Hakan ördeğine yuva arıyordu ya" "Ha evet hatırladım." "Ördeğine yuva ararken orada köpek bakıcılarıyla da kavga etmişti." "Hadi ya? Ne diye?" "Demişti ki, bu köpeklerin durduğu yerin hali ne böyle köpek bağlasan durmaz!" Seviyoruz seni Hakan abi:)

Dün gece annemle banyoya gittik. Annemle neden mi banyoya gittik? Hiç bir fikrim yok:D Neyse sonra yerde bizim deterjanın durduğu büyük bir plastik kutu var o duruyordu. Annem anneanneme seslendi: "Anne bunu neden aldığın yere koymuyorsun?" "Valla ben koydum. Kendi gitmiştir oraya?" YOK ARTIK! Hemen anneme belirttim. "Bizim banyonun altında eskiden yatır varmış, Hacı Hijyen.."

Böyle durumlarda Mustafa geliyor aklıma. "Ne yapayım ya sıkılıyorum" demiştim ona ben. O da demişti ki "Sen bu hayata sıkılıyorsan biz ne yapalım?" Haklısın Mustafa ya, ben sıkılmıyorum yani, yaşlanmam da ben! :)

0 yorum: